“Artık bütün dünya çığırından çıkmıştı. Üstelik kimse bunu zerre kadar önemsemiyordu. Bir dolu uluslararası kongreler düzenledi ama hiçbiri bilimadamlarının egolarını tatmin ettiği toplantılardan öteye geçemedi.
Devlet başkanları bir araya gelip alınabilecek önlemler konusunda görüşmeler yaptı ama her birinde para çok daha değerli bir güç olarak çıktı ortaya. Kısa zaman sonra dünyanın büyük felaketler yaşayacağını bildikleri halde, kimse hiçbir şey yapmadı. Konuyla ilgili en duyarlı olanlar, dünyaya yeni bir çocuk getirmemeyi tercih ettiler en fazla.
Düşünebiliyor musun?
Dünya bitti…
Bu kadar!
Ne zaman ki bu son noktaya gelindi, işte o vakit MOR’un söylediği oldu. İnsan kendi türünün devamını sağlamak içgüdüsüyle çılgınca bir önlem aldı. İnsanı yok etmeden, dünyayı insandan kurtarmanın yolu bulundu.
Bünyesi zayıf olanları ve yaşlıları öldüren bir virüsün hızla yayıldığı korkusuyla insanları evlerine kapattılar.
Neyse ki çok geçmeden Türkiye’de bir bilimadamı virüsün aşısını bulduğunu iddia ederek çıktı ortaya.
Adı Nuh Ulak…
Senin büyük büyük büyük büyük amcan yani…”
Kahraman Tazeoğlu ve M. H. Kan’ın kaleme aldığı distopik romanlar serisinin ilk kitabı MOR, dünyayı bekleyen salgın hastalıkların kapıda olduğunu öngörerek, nefes kesici kurgusuyla okura eşsiz bir gelecek deneyimi yaşatmıştı. Serinin ikinci kitabı MOR-G ise salgınlardan sonraki dünyanın tüyler ürpertici yeni düzenini son derece gerçekçi bir düşünce yapısıyla tahayyül ediyor.