“ANARSAN uzağın yakınındır, anmazsan yakının uzağındır.”
Bu hikmetli vecizeyi ilk işittiğim günden beri edindiğim bütün not defterlerine, tuttuğum bütün günlüklere yazdım…
Yeri geldi, söyleyip başkaları ile paylaştım…
Yeri geldi, uzak mektuplara sitemkâr sitemkâr ilave ettim…
Yeri geldi…
Okumakta olduğunuz bu kitabın başında, eskilerin tabiri ile bir ifade-i meram etmek için, masamın başına oturduğumda, aklıma ilk düşen, yine aynı derinlikli cümle oldu..
“Anarsan uzağın yakınındır…”
Evet, öyledir!
Mekânın türlü mesafeleri, zamanın asırları hatta binyılları, sıradağlar gibi, geçit vermez vadiler gibi, çöller gibi aramıza girmiş olsa da; anmak, andıklarımız ile aramızda ışıktan bir köprü kurar ve o köprüden ışık hızında geçer gideriz.
Neden Peygamberimizin Genç Arkadaşları?
Bugün adını andığımızda çoğumuzun zihninde, bembeyaz sakalları göğsünü kaplamış ihtiyar kimseler olarak beliren Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Sad b. Ebu Vakkas, Abdullah b. Mesud.. gibi büyük sahabiler; İslam’ın çağları aydınlatacak ışığına koştuklarında on beş, on altı, on yedi yaşlarındaydılar…
Peygamber Efendimiz (asm), peygamberlik davası ile ortaya çıktığında, onun çağrısına koşa koşa cevap verenlerin çoğu, fidan gibi, sırım gibi gençlerdi, delikanlılardı…
Ona düşman kesilenler ise, çoğunlukla ömürlerinin sonlarına gelip dayanmış, Ebu Cehil, Ebu Leheb ve Velid b. Mugire gibi ihtiyar bir takım adamlardı…
Bu kitabın sayfaları arasında sizlerle aynı yaşlardayken, Allah’ın Elçisi’ne (asm) arkadaş olmuş sahabeleri, çok çok uzaklarda ve çok çok eski zamanlarda yaşamış bir takım tarihi şahsiyetler olarak görmekten çıkıp, onların müthiş hayatlarından kendi hayatlarınıza, renk katacak, yol gösterecek, yön verecek hatıralar okuyacaksınız…
Bu kitap ile zihinlerimize yerleştirilmiş ihtiyar, beli bükülmüş sahabe imajını biraz olsun değiştirebilirsek, sevineceğiz!
Kendilerine sahabeleri örnek almak isteyen gençlere, “Sen daha gençsin hele biraz yaşlan, saçın sakalın ağarsın…” diyen o köhne anlayışı yerle bir edebilirsek, sevineceğiz!