Günaha batan Hristiyanları cezalandırmak için Tanrı’nın gönderdiğine inanılan Attila’nın hayat hikayesi…
Batılılar tarafından Tanrı’nın kılıcı/kırbacı olarak isimlendirilen Attila, başta Macaristan olmak üzere Turan coğrafyasında en büyük Hun-Türk hükümdarlarından biri olarak kabul görmektedir. Efsanelerle örülmüş hayatı birçok millet tarafından benimsenerek destanlarına alınmıştır. Kimine göre adil, kimine göre gaddar olarak tanımlanan Attila’nın üzerindeki sis perdesi her geçen gün aydınlanmaktadır.
Attila’nın talihine mukadderatın bağladığı, başlıca şahsiyetler, ondan kısa zaman sonra öldüler. Hunların yarattığı korkunç gürültü sönüp gitti. Milletler tekrar eski yerlerini aldı. Sanki Attila dünyaya gelmemiş gibi âlem yine eski haline döndü.
Saz şairleri onun maceralarını terennüm etti. Şan ve şerefinin hikâyesi araba yollarını takip etti.
Harap olmuş şehirler duvarlarını kaldırdı. Bir daha ot bitmeyecek tarlalar yeni mahsuller verdi. Attila’nın vücudu, Avrupa ile Asya’nın hazineleri altında yavaş yavaş erirken, onun etrafını bir bir sarmaya başladı.
İhtimal ki genç Hun kabile reisi, göklerin dört köşesine, Attila gibi mağlûbiyet bilmez bir ok germek arzusunu daha şimdiden besliyor ve süvarilerini büyük fütuhat için dörtnala koşturmak istiyor ve Attila’nın büyük ve geniş ruhunu yaşamak ve yaşattırmak hayaline kapılıyordu!