Adil Yıldırım, dört kitaplık bir serinin ikinci kitabı olan Farkındalık Okyanusu ile okuru hayat hakkında düşünmeye, iyi ve kötü kavramlarını tartışmaya ve Sicilya’nın üzüm bağlarından tarihin acımasız dönemlerine uzanan gizemli ve spiritüel bir yolculuğa davet ediyor. Bu yolculuk esnasında hem insan hem de hayat üzerine ince ince döşenmiş taşlar kimi zaman yol gösteriyor kimi zaman durup etrafınıza şöyle bir bakmanızı sağlıyor. Farkındalık Okyanusu kurgusu, özenli dili ve unutulmaz karakterleriyle akıllara kazınacak bir roman.
“Her şey her zaman, içinde olduğumuz anda gerçekleşir, başka bir an veya başka bir fırsat yoktur. İnsanlar, geçmişi ve geleceği sürekli düşünerek yaşamın özü olan şimdiyi kaçırırlar ve bunun farkına bile varmadan ölüm ânında pişmanlıklarla çekip giderler. Ânı kaçırmak aslında hayatı ıskalamak demektir. Ne kadar enteresan; bize verilen en büyük ders ve yine bizden beklenen en büyük algı şimdiyi anlamaktır çünkü tek bir ânın içinde milyonlarca gizem olduğunu anladığında önünde uzanıp giden fırsatlar denizini görmeye başlarsın. Hayatta kimi zaman rüzgâr senden yana eser ve kimi zaman da onu karşına almak zorunda kalırsın.