Kitle psikolojisi, kitle eylemlerinde su yüzüne çıkar; bireyi, bir kabilenin, bir ulusun, bir kastın, bir sınıfın, bir kurumun üyesi ya da belli bir zamanda bir araya gelip belli bir amaç için örgütlenmeye gitmiş bir insan kitlesinin parçası gibi ele alır. Kitlenin bir parçası haline gelen, egemenliği altına giren bireyin bilinçli kişiliği kaybolur. Kitle psikolojisinin oluşması, bireysel psikolojinin kaybolmasına, duyguların bireysel olmaktan çıkıp kolektif hale gelmesine yol açar. Aklın ve zekânın öneminin azaldığı, bireyin kitlesel ölçütlere uyum sağlayarak davranışlarında bunları sergilediği bu durumda toplumca benimsenmiş değerlere, inançlara bireysel ve grupsal düzeylerde karşı çıkıldığında toplumsal dışlanmanın gerçekleştiği, şiddetin baş gösterdiği görülür.
Bir organizmadaki hücreler nasıl bir araya gelerek tek bir varlık oluşturmuşsa, psikolojik kitle de bir an için birbiriyle kaynaşmış aynı türden öğelerin oluşturduğu geçici bir varlıktır. Freud bu çalışmasında, kitle ruhunun, yani kolektif ruh yaşamının tanımından başlayarak telkin yoluyla bireyin o ruha yapıştırılmasını, kilise ve ordu gibi iki yapay kitlenin egemenliğini, bireyin toplumla özdeşleşmesini ele alıyor.