Kur’an-ı Kerimdeki Tüm Dualar

 19,90

Bizlere Yüce Zâtı’na dua etmemizi emreden ve kabûlünü vaad eden Allâh-u Te‘âlâ’ya sonsuz hamd-ü senâdan, duâ eden­lerin imamı olan Muhammed Mustafâ’ya, Ehl-i Beyti’ne ve cümle sahâbesine sınırsız salât-ü selâmdan sonra!
Mâlum ola ki Mevlâ-i Müte‘âl rasüllerinin en faziletlisine in­dirmiş olduğu kitaplarının en şereflisi olan Kur’ân-ı Kerîm’inde:
“(Ey insanlar!) Rabbiniz buyurdu ki: ‘(Sonsuza kadar yal- varsanız bile size hiçbir cevap veremeyecek putlardan medet ummayı bırakın da) Bana duâ (ve ibâdet) edin ki, (isteklerinizi yerine getirerek) size icâbet edeyim (ve sevap vereyim).
Şüphesiz o kimseler ki Bana kulluk etmekten büyüklen- mektedirler; pek yakında alçak kimseler olarak cehenneme girecektirler” (Mümin Sûresi:60) buyurarak, bizlere kendisine duâ etmemizi emretmiş, yaptığımız duâları kabul edeceğini vaad et­miş, duâ ve ibâdetten kibirlenenleri de cehenneme girdirmekle tehdit etmiştir. Dolayısıyla biz müminler için duâ etmek hayâtî önem arzeden olmazsa olmaz bir vazifedir ki hiç kimseye duâyı terk etme gibi bir ruhsat (serbestlik) verilmemiştir.
Yine şu bilinsin ki; maddî-mânevî dertlere karşı devâların ve ilaçların en faydalısı duâdır. Hiç şüphesiz ki duâ belânın düşma­nıdır; onunla savaşır, sahibinin başına inmesine engel olur, inerse de onu kaldırır veya en azından hafifletir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz duânın tesiri hakkında şöyle buyurmuştur:
“Sakınmak kadere yaramaz (tedbir takdiri bozamaz). Duâ, inen ve inmeyen her şeye yarar (başa gelen belâyı kaldırır; he­nüz gelmemiş olanı da durdurur) ve mübrem kazayı (Allâh in­dinde o kişinin duâ etmemesi durumunda başına inmesi kesinleş­miş olan kaderi bile) bozar.
Şüphesiz ki duâ (gökten inmeye başlayan) belâya (henüz havada iken) kavuşur da böylece o ikisi gök ile yer arasın­da kıyâmet kopuncaya kadar birbiri tarafından engellenir.
(Duâ, gökten inen belâyı karşılar ve onun yeryüzüne inerek sahi­bine zarar vermesine engel olur, hattâ kişi ölse de geride bıraktık­larına dahî O belâ inemez.)” (Abdülğanî el-Makdisî, et-Terğîbü fı’d-du‘â, no:2, sh:32-33; Hâkim, el-Müstedrek, no: 1813, 1/491)
Nümeyr ibni Evs (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ŞÖyle buyurmuştur:
‘Duâ Allâh-u Tebârake ve Te‘âlâ’nın orduları içerisin­de bir arada toplanmış büyük bir ordudur ki kesinleştikten
sonra bile kazayı (belâ ile ilgili kaderi) geri çevirir. (ibnüAsâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, 22/158; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3119, 2/63)
“Ey oğulcağızım! Duâyı çok yap, zira şüphesiz ki duâ ke­sinleşmiş kaderi bile geri çevirir.” (İbnü Asâkir, Târîhu Medîneti Di- meşk, 61/208; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3120, 2/63)
Vehb ibni Münebbih (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Isâ (Aleyhisselâm) şöy

Ağırlık 1, 33 kg
Barkod 9.786.059.010.931
Dil Türkçe
Yayınevi Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık
Yazar Ahmet Mahmut Ünlü
Tür Kitap

Bizlere Yüce Zâtı’na dua etmemizi emreden ve kabûlünü vaad eden Allâh-u Te‘âlâ’ya sonsuz hamd-ü senâdan, duâ eden­lerin imamı olan Muhammed Mustafâ’ya, Ehl-i Beyti’ne ve cümle sahâbesine sınırsız salât-ü selâmdan sonra!
Mâlum ola ki Mevlâ-i Müte‘âl rasüllerinin en faziletlisine in­dirmiş olduğu kitaplarının en şereflisi olan Kur’ân-ı Kerîm’inde:
“(Ey insanlar!) Rabbiniz buyurdu ki: ‘(Sonsuza kadar yal- varsanız bile size hiçbir cevap veremeyecek putlardan medet ummayı bırakın da) Bana duâ (ve ibâdet) edin ki, (isteklerinizi yerine getirerek) size icâbet edeyim (ve sevap vereyim).
Şüphesiz o kimseler ki Bana kulluk etmekten büyüklen- mektedirler; pek yakında alçak kimseler olarak cehenneme girecektirler” (Mümin Sûresi:60) buyurarak, bizlere kendisine duâ etmemizi emretmiş, yaptığımız duâları kabul edeceğini vaad et­miş, duâ ve ibâdetten kibirlenenleri de cehenneme girdirmekle tehdit etmiştir. Dolayısıyla biz müminler için duâ etmek hayâtî önem arzeden olmazsa olmaz bir vazifedir ki hiç kimseye duâyı terk etme gibi bir ruhsat (serbestlik) verilmemiştir.
Yine şu bilinsin ki; maddî-mânevî dertlere karşı devâların ve ilaçların en faydalısı duâdır. Hiç şüphesiz ki duâ belânın düşma­nıdır; onunla savaşır, sahibinin başına inmesine engel olur, inerse de onu kaldırır veya en azından hafifletir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz duânın tesiri hakkında şöyle buyurmuştur:
“Sakınmak kadere yaramaz (tedbir takdiri bozamaz). Duâ, inen ve inmeyen her şeye yarar (başa gelen belâyı kaldırır; he­nüz gelmemiş olanı da durdurur) ve mübrem kazayı (Allâh in­dinde o kişinin duâ etmemesi durumunda başına inmesi kesinleş­miş olan kaderi bile) bozar.
Şüphesiz ki duâ (gökten inmeye başlayan) belâya (henüz havada iken) kavuşur da böylece o ikisi gök ile yer arasın­da kıyâmet kopuncaya kadar birbiri tarafından engellenir.
(Duâ, gökten inen belâyı karşılar ve onun yeryüzüne inerek sahi­bine zarar vermesine engel olur, hattâ kişi ölse de geride bıraktık­larına dahî O belâ inemez.)” (Abdülğanî el-Makdisî, et-Terğîbü fı’d-du‘â, no:2, sh:32-33; Hâkim, el-Müstedrek, no: 1813, 1/491)
Nümeyr ibni Evs (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ŞÖyle buyurmuştur:
‘Duâ Allâh-u Tebârake ve Te‘âlâ’nın orduları içerisin­de bir arada toplanmış büyük bir ordudur ki kesinleştikten
sonra bile kazayı (belâ ile ilgili kaderi) geri çevirir. (ibnüAsâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, 22/158; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3119, 2/63)
“Ey oğulcağızım! Duâyı çok yap, zira şüphesiz ki duâ ke­sinleşmiş kaderi bile geri çevirir.” (İbnü Asâkir, Târîhu Medîneti Di- meşk, 61/208; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3120, 2/63)
Vehb ibni Münebbih (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Isâ (Aleyhisselâm) şöy