Bizlere Yüce Zâtı’na dua etmemizi emreden ve kabûlünü vaad eden Allâh-u Te‘âlâ’ya sonsuz hamd-ü senâdan, duâ edenlerin imamı olan Muhammed Mustafâ’ya, Ehl-i Beyti’ne ve cümle sahâbesine sınırsız salât-ü selâmdan sonra!
Mâlum ola ki Mevlâ-i Müte‘âl rasüllerinin en faziletlisine indirmiş olduğu kitaplarının en şereflisi olan Kur’ân-ı Kerîm’inde:
“(Ey insanlar!) Rabbiniz buyurdu ki: ‘(Sonsuza kadar yal- varsanız bile size hiçbir cevap veremeyecek putlardan medet ummayı bırakın da) Bana duâ (ve ibâdet) edin ki, (isteklerinizi yerine getirerek) size icâbet edeyim (ve sevap vereyim).
Şüphesiz o kimseler ki Bana kulluk etmekten büyüklen- mektedirler; pek yakında alçak kimseler olarak cehenneme girecektirler” (Mümin Sûresi:60) buyurarak, bizlere kendisine duâ etmemizi emretmiş, yaptığımız duâları kabul edeceğini vaad etmiş, duâ ve ibâdetten kibirlenenleri de cehenneme girdirmekle tehdit etmiştir. Dolayısıyla biz müminler için duâ etmek hayâtî önem arzeden olmazsa olmaz bir vazifedir ki hiç kimseye duâyı terk etme gibi bir ruhsat (serbestlik) verilmemiştir.
Yine şu bilinsin ki; maddî-mânevî dertlere karşı devâların ve ilaçların en faydalısı duâdır. Hiç şüphesiz ki duâ belânın düşmanıdır; onunla savaşır, sahibinin başına inmesine engel olur, inerse de onu kaldırır veya en azından hafifletir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz duânın tesiri hakkında şöyle buyurmuştur:
“Sakınmak kadere yaramaz (tedbir takdiri bozamaz). Duâ, inen ve inmeyen her şeye yarar (başa gelen belâyı kaldırır; henüz gelmemiş olanı da durdurur) ve mübrem kazayı (Allâh indinde o kişinin duâ etmemesi durumunda başına inmesi kesinleşmiş olan kaderi bile) bozar.
Şüphesiz ki duâ (gökten inmeye başlayan) belâya (henüz havada iken) kavuşur da böylece o ikisi gök ile yer arasında kıyâmet kopuncaya kadar birbiri tarafından engellenir.
(Duâ, gökten inen belâyı karşılar ve onun yeryüzüne inerek sahibine zarar vermesine engel olur, hattâ kişi ölse de geride bıraktıklarına dahî O belâ inemez.)” (Abdülğanî el-Makdisî, et-Terğîbü fı’d-du‘â, no:2, sh:32-33; Hâkim, el-Müstedrek, no: 1813, 1/491)
Nümeyr ibni Evs (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ŞÖyle buyurmuştur:
‘Duâ Allâh-u Tebârake ve Te‘âlâ’nın orduları içerisinde bir arada toplanmış büyük bir ordudur ki kesinleştikten
sonra bile kazayı (belâ ile ilgili kaderi) geri çevirir. (ibnüAsâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, 22/158; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3119, 2/63)
“Ey oğulcağızım! Duâyı çok yap, zira şüphesiz ki duâ kesinleşmiş kaderi bile geri çevirir.” (İbnü Asâkir, Târîhu Medîneti Di- meşk, 61/208; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3120, 2/63)
Vehb ibni Münebbih (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Isâ (Aleyhisselâm) şöy
Kur’an-ı Kerimdeki Tüm Dualar
€ 19,90
Bizlere Yüce Zâtı’na dua etmemizi emreden ve kabûlünü vaad eden Allâh-u Te‘âlâ’ya sonsuz hamd-ü senâdan, duâ edenlerin imamı olan Muhammed Mustafâ’ya, Ehl-i Beyti’ne ve cümle sahâbesine sınırsız salât-ü selâmdan sonra!
Mâlum ola ki Mevlâ-i Müte‘âl rasüllerinin en faziletlisine indirmiş olduğu kitaplarının en şereflisi olan Kur’ân-ı Kerîm’inde:
“(Ey insanlar!) Rabbiniz buyurdu ki: ‘(Sonsuza kadar yal- varsanız bile size hiçbir cevap veremeyecek putlardan medet ummayı bırakın da) Bana duâ (ve ibâdet) edin ki, (isteklerinizi yerine getirerek) size icâbet edeyim (ve sevap vereyim).
Şüphesiz o kimseler ki Bana kulluk etmekten büyüklen- mektedirler; pek yakında alçak kimseler olarak cehenneme girecektirler” (Mümin Sûresi:60) buyurarak, bizlere kendisine duâ etmemizi emretmiş, yaptığımız duâları kabul edeceğini vaad etmiş, duâ ve ibâdetten kibirlenenleri de cehenneme girdirmekle tehdit etmiştir. Dolayısıyla biz müminler için duâ etmek hayâtî önem arzeden olmazsa olmaz bir vazifedir ki hiç kimseye duâyı terk etme gibi bir ruhsat (serbestlik) verilmemiştir.
Yine şu bilinsin ki; maddî-mânevî dertlere karşı devâların ve ilaçların en faydalısı duâdır. Hiç şüphesiz ki duâ belânın düşmanıdır; onunla savaşır, sahibinin başına inmesine engel olur, inerse de onu kaldırır veya en azından hafifletir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz duânın tesiri hakkında şöyle buyurmuştur:
“Sakınmak kadere yaramaz (tedbir takdiri bozamaz). Duâ, inen ve inmeyen her şeye yarar (başa gelen belâyı kaldırır; henüz gelmemiş olanı da durdurur) ve mübrem kazayı (Allâh indinde o kişinin duâ etmemesi durumunda başına inmesi kesinleşmiş olan kaderi bile) bozar.
Şüphesiz ki duâ (gökten inmeye başlayan) belâya (henüz havada iken) kavuşur da böylece o ikisi gök ile yer arasında kıyâmet kopuncaya kadar birbiri tarafından engellenir.
(Duâ, gökten inen belâyı karşılar ve onun yeryüzüne inerek sahibine zarar vermesine engel olur, hattâ kişi ölse de geride bıraktıklarına dahî O belâ inemez.)” (Abdülğanî el-Makdisî, et-Terğîbü fı’d-du‘â, no:2, sh:32-33; Hâkim, el-Müstedrek, no: 1813, 1/491)
Nümeyr ibni Evs (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ŞÖyle buyurmuştur:
‘Duâ Allâh-u Tebârake ve Te‘âlâ’nın orduları içerisinde bir arada toplanmış büyük bir ordudur ki kesinleştikten
sonra bile kazayı (belâ ile ilgili kaderi) geri çevirir. (ibnüAsâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, 22/158; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3119, 2/63)
“Ey oğulcağızım! Duâyı çok yap, zira şüphesiz ki duâ kesinleşmiş kaderi bile geri çevirir.” (İbnü Asâkir, Târîhu Medîneti Di- meşk, 61/208; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, no:3120, 2/63)
Vehb ibni Münebbih (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Isâ (Aleyhisselâm) şöy
Ağırlık | 1, 33 kg |
---|---|
Barkod | 9.786.059.010.931 |
Dil | Türkçe |
Yayınevi | Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık |
Yazar | Ahmet Mahmut Ünlü |
Tür | Kitap |