“Hükümdar”; ülke ve ümmet coğrafyasına mazlumların sesi olarak sirayet etmiş, idare-i maslahatçı değil, esaslı devrimci karakteri malum Yeni Türkiye’nin lideri. “Şeyh” ise, ne bir tarikat lideri olarak mürşit, ne bir hakikat yolcusu olarak münzevi, ne de bir dini önder olarak makbul bir anlam taşımıyor. O, küresel güç dengeleri tarafından ayartılmış, az bir menfaat karşılığı dinini ve Türkiye’yi dünyaya değişen, postu olmadığı halde tahta talip, fakat ne şeyh kalabilmiş, ne de hükümdar olabilmiş bir figürü temsil ediyor.
Ben, sen, o tekilliğini aşıp örgütlü gruplara dönüşmüş olan eski ve yeni vesayetçiler; onların karşısında ise seçkinliğe karşı seçilmişliği öne çıkaran yerli ve milliler yani Yeni Türkiye’ye inananlar… 21. yüzyılda Türkiye’nin kaderini belirleyecek mücadelenin eksenlerini görmenin vakti geldi!
Memleketin ayağı tökezlediğinde neşesini gizleyemeyen, özellikle uluslararası ilişkilerde ülkenin zararı üzerinden kendine kâr çıkarmaya çalışan eski Türkiye’nin küçük anlayışları tek tek deşifre ediliyor.
Tasfiye ettiği yapının yerini alan Ergenekon 2.0 nedir? Eğer Erdoğan, Gezi ve 17-25 Aralık’ta Menderes gibi davransaydı neler olacaktı? Eski Türkiye’den Yeni Türkiye’ye geçişte yaşanan dönüşümdeki sancılar neler? Gülenizmin İslam tarihinde alışık olunmayan seçilmiş fırka ve ümera-ulema tekeli anlayışı nasıl bir tehdit?
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz, yakın tarihin kritik dönemeçlerine ışık tutuyor. Türkiye, kendisine Soğuk Savaş döneminde biçilmiş, “üzerine basılıp geçilen köprü ülke” olma halinden çıkıp merkez ülke olma çabasına girişmesinin sonuçlarıyla yüzleşirken, karşısına çıkartılan engellerin bilinmeyen yönleri ilk kez bu kitapta anlatılıyor.
Yenilgiyi kabul etmeyenin yenilgisi ilânihaye tekrarlanır… Herkes önce neye sahip olduğuna değil, kendisine kimin sahip olduğuna baksın!