Dünyanın kaderi beklenen kurtarıcıda mı saklı?
Geleceği bilmek ya da gelecekte olacakları öngörebilmek tarih boyunca insanlığın en büyük ilgi alanlarından biri oldu. Sümerlerden elimize ulaşan ilk yazılı kaynaklardaki rahiplerin kehanetleri, yıldız hareketlerinin yorumlanması ve farklı fal yöntemleri, gelecekten haber vermek ve insanların da bu doğrultuda adım atmalarını sağlayabilmek için kullanıldı.
Geleceğe dair merak ve kaygıların en önemli ayağı kâhinlerdi. Kâhinler, sadece gelecekten haber veren kişiler değil, aynı zamanda dönemin yöneticilerinin de en önemli danışmanlarıydı çünkü geleceği bilmek her devirde insanların kayıtsız kalamadığı konulardı. Bir veliahdın akıbeti, bir savaşın sonucu ya da alınacak bir kararın yaratacağı sonuçlar kâhinlerin hem ilgi hem de görev alanıydı. Geleceği bilmek bu denli önemli bir konuydu.
Roma ve sonrasında akdeniz dünyasının neredeyse tamamında hıristiyanlığın hâkim olmasıyla kâhinler, ezoterizm içinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Yani pagan düzen hıristiyanlığın içine nüfuz etmiştir. Kendilerine itiraz edenleri gerek cadı gerekse heretik ilan ederek bu engeli aşmışlardır.
Geleceğe dair kehanetlerde bulunan kâhinler yeni düzen içinde kutsal kitaplara peygamber sıfatıyla eklenince onların sözleri ilahi bir düzenin hayata geçmesini şart koşan emirlere dönüştü. Böylece buna inananların bu şifreli bilgilerin/kehanetlerin çözümüne başlamalarından başka seçenekleri kalmadı çünkü zaman azalıyor ve takvimleri bitmek üzere…